Ancak nefret söylemleri içeren bazı tepkileri, demokrasi ve cumhuriyet kültürü açısından çok sağlıksız bulduğumu söylemeliyim.
Elbette ki milletvekillerinin vekillikleri sona ermeden seçildikleri partiden istifa etmeleri seçmen tercihlerine aykırı ve etik değil.
Ancak "parti içinde mücadele edilseydi" söylemlerine katılmıyorum.
Aykırı görüşlere, disiplin ve tasfiye mekanizmaları çalıştırıp seçilmiş(!) delegasyonla partide egemenlik kuranlarla, hangi parti içi kanalı kullanıp mücadele edeceksiniz?
2012’den beri, yani Kılıçdaroğlu genel başkan olduğundan beri, karşısına kongre de bir genel başkan adayı çıkamadığını, daha doğrusu çıkarılmadığını hatırlatırım.
2012 kurultayında bir Kılıçdaroğlu fanatiğinin boş çıkan oylara nasıl tepki gösterdiğini hatırlıyorum. O dönemde Kılıçdaroğlu‘nu eleştirenler sosyal Medya’da dahi linçe tabi tutuluyordu.
Bu sürecin sorumlularından birisi de maalesef o dönem grup başkan vekili olan Sayın İnce`dir.
Umudu tükenmiş, katılımı düşük kongrelerde genel merkezin en uç noktaya kadar tüm gücü ile demokratik teemmülleri hiçe sayarak mücadele ettiğinini kongreleri izleyenler hatırlarlar. Kongreler Kılıçdaroğlu’nu muhalefetin yasaklandığı bir atmosferde gerçekleşmektedir. Kongrelerde parti yönetiminin uygulamalarının eleştirilmesi saldırıya tabi tutuluyordu.
Cumhurbaşkanı ve Genel başkan adayı olmuş birinin, parti içinde kalıp mücadele etmesi için, delegasyonda temsil olanağı bulabilmesi gerekir. Kendisine yakın kadrolara tasfiye operasyonu yapılan İnce, halen milletvekili bile değildir.
Dolayısı ile, siyasi iddiası olan birisi için, parti içi mücadele yolları kapalıdır.
Gerçekçi olalım. Siyasi partiler mücadele için bir araçtır. Elbette ki CHP kurucu parti olarak misyonu olan bir partidir. Ama ya o misyonu yerine getiremiyor ve yönetim yapılanması bunun olmasına izin vermiyorsa…
Ne yapacaksınız?
Yıllarca CHP kurtarılmadan, Türkiye kurtulamaz diye yazdım. Siyasetin nasıl seçeneksiz bırakılmaması gerektiğini yazdım. Ama öncelikle bu sorumluluğun, kamuoyu oluşturma gücü olan kurum ve kuruluşların olduğu, bu sorumluluğun sade üye ve vatandaşlara terkedilmemesi gerektiğini düşünüyorum.
Çünki kamuoyu oluşturma faaliyetleri günümüz de daha fazla güç ve para istiyor.
Siyasi partiler hem kaynakları hem de taraftar kitlelerini yönlendirebilmeleri açısından daha olanaklılar. Hatta iktidar partisi kadar, muhalefetin de medyası var.
Bağımsız siyaset o yüzden yeşermiyor. Bir yanlışın içinde debelenip duruyoruz.
Gelelim İnce ve yeni kuracağı partiye.
Sevelim , sevmeyelim, İnce potansiyeli olan bir siyasetçidir.
Ve evet kendisi geçen dönem CHP adayı olarak 2. en yüksek oy almış bir cumhurbaşkanı adayıdır ve yeniden yarışmak istemektedir.
İnce’yi eleştirsek de bunu yapmaya hakkı vardır ve siyasi parti organizasyonuna girecek gücü de varsa bu demokratik hak, onun için de elbette olacaktır.
Günü geldiğinde seçenekler arasında yerini alabilirse, seçmen kendisini yeniden değerlendirecektir.
Özellikle CHP genel merkez kaynaklı bir saldırı olduğu aşikardır. CHP lilerin bu yüzden öfkeli olması olağan olabilir, ama dediğim gibi, artık bu ifadeler nefret söylemine dönüşmektedir ki bu cumhuriyetçi siyaset açısından oldukça sakıncalı bir durumdur.
Bu arada cumhurbaşkanı adayı sayısı konusunda, "seçmeni sandığa çekmek için aday sayısının arttırılması gerektiği " ortak kanaatimizdi.
Hatırlarsanız Kılıçdaroğlu CHP`lilere, Akşener ve Perinçek için imza verilmesi talimatı vermişti.
Akşener ve Perinçek’in hakkı olan bir şey neden İnce’nin hakkı olmasın?
Ve hatırlarsınız seçimlere girebilmesi için Kılıçdaroğlu talimatı ile CHP milletvekilleri İYİ Partiye ödünç verilmişti. O zaman Akşener’e siyaset yolu açılıyor diye alkışlanmıştı. Şimdi neden İnce’nin siyaset yolunu açmak istemesi yadırganıyor? Neden İnce’nin önü açılmak istenmiyor. O CHPli, CHP’den oy alacak diye mi? İYİ parti CHP’den oy almadı mı? Hatta barajı geçsin diye kampanyayla CHP’lilerin HDP’ye oy vermesi sağlandı.
Siz zaten herkese veriyorsunuz. Kılıçdaroğlu diyor ya başkan Erdoğan’a; "Ne istediniz de engel olduk! Hatta kredi verdik. " (Kredi verdiği konulardan biri de Çözüm süreci idi. Bu şu anlama geliyor; bu konuda muhalefet etmeyeceksiniz!)
İktidar oy kaybediyor ama muhalefet oy kazanmıyor.
Kararsızlar büyüyor.
AKP den kopanları yakalamak için, AKP den ayrılanlar parti kuruyor. Sarıgül parti kuruyor.
“Size gelmeyen seçmen bana gelir” diyerek iddia sahibi olan cumhuriyetçiler neden parti kurup mücadele etmesin.
Herkese olduğu kadar, İnce için de demokratik tahammül tavsiye ediyorum.