Konuşma Maratonu
15 Ekim saat onda başladığı Nutuk’u, günde 6 saat okumak üzere, altı günde bitirdi. Toplam olarak, 36 saat 31 dakika konuşmuş; ana bölümleri kendisi, belgeleri Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey okumuştu. Yabancıların “Six-day Speech” (Altı Günlük Konuşma), “Marathon Speech” (Maraton Konuşma) ya da“hayret verici söylev”2 dediği bu uzun konuşma; “Türk ulusunun kurtuluş savaşımını ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu, tarihsel akışı içinde” ve“belgeleriyle birlikte” ortaya koyuyordu.3
Nutuk, İzmir Suikastı yargılanmalarından yaklaşık bir yıl sonra okunmuştu. Devrim karşıtı eylemler durdurulmuş, genel seçim yapılarak Meclis yenilenmişti. Ülke, devrimlerin süreceği, ekonomik atılımlarla toplumsal gönencin yükseltileceği, yeni bir döneme girmişti.
Kurtuluş Savaşı’yla başlayıp, Saltanat ve Hilafetin kaldırılmasından İzmir Suikastı’na dek geçen dönem; tutucu tepkiler, beklenmedik karşıtlıklar ve sert çatışmalarla dolu, gerilimli bir dönemdi. Değişmez sanılan kurum ve değerler yıkılıyor, en az Kurtuluş Savaşı kadar sıradışı bir toplumsal dönüşüm gerçekleştiriliyordu. Dönüşümdeki yoğunluğun, olayların gerçek boyutunu örterek yanlış kanı ve düşüncelerin doğmasına neden olmaması için, Samsun’da başlayan İzmir Suikastı’yla biten bu hızlı dönemin, belgeleriyle birlikte anlatılması gerekiyordu.
Onur ve sorumluluğuyla dokuz yılın hesabı, Türk milletine ve tarihe karşı verilmeli; olaylar, nedenleri ve gerçek boyutuyla ortaya koyulmalıydı. İzmir Suikastı yargılamalarının sonuçlanıp, saldırgan karşıtlığın dağıtılmasından sonra, bu konuda çalışma yapılmasının zamanının geldiğine karar verdi. Nutuk, bu çalışmanın ürünü olarak ortaya çıktı.
Nasıl Yazıldı
Çankaya’daki eski köşkün üst katındaki küçük odada, sürekli ve yoğun bir çalışma içine girdi. Söylevine temel oluşturacak belirlemeleri, uzun saatler boyunca, “ayakta dolaşarak” yazdırıyor, yazıcılar uyumak için evlerine gittiklerinde, “banyo alıp giyiniyor” ve “çağırdığı konuklarına o günkü taslaktan okuyup tartışmak için” aşağıya, “sofra”ya iniliyordu.4
Afet İnan’ın “tarihi, tarih yapanlardan öğreniyordum” dediği5 uzun söyleşiler bittikten sonra, kısa bir uykuyla yetiniyor ve yeni günle birlikte, aynı yoğun çalışmaya dönüyordi. Bir keresinde, hiç uyumadan aralıksız 27 saat çalışmıştı.6
Sözlerini kağıda geçiren yazıcılar, çalışma yoğunluğuna çoğu kez dayanamıyor, yorgunluktan bayılıyordu. O ise, sıradışı bir dirilik içindeydi. Yazıcılar gittikten sonra masasına oturuyor, “bütün bir gün, gece yarılarına, bazen şafak sökene dek”7 çalışıyordu. Ankara’daki çalışmaları sırasında, “aşırı yorgunluk nedeniyle kalp krizi geçirmiş”8; havası iyi gelir gerekçesiyle, çalışmalarını İstanbul’da sürdürmüştü.
Yeniden Yaşamak
30 Haziran 1927’de geldiği İstanbul’da, üç aylık son bir çalışmayla Nutuk’u 30 Eylül’de bitirdi. Kimi konuları ele alırken, o günkü koşulları adeta yeniden yaşıyor, çekilen acıların anımsanması nedeniyle oluşan duygulu ortamda, hem kendisinin hem de arkadaşlarının gözleri sıkça yaşarıyordu.
Örneğin, İzmitli Kuvayı Milliye önderi Yahya Kaptan’ın şe