Öncelikle, konuşmamın içeriğine olgun ve siyasi eleştiriler sunan arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.
Asıl fikirlerimi yazmadan önce bir teşekkürü de bu süreçte bana desteklerini iletenler için borç bilirim.

Nezaketli olmak, Hacı Bektaş-ı Veli’nin deyimiyle“incinse de incitmemek” biz Cumhuriyet Halk Partili gençlerin temel özelliği olmalıdır.
Dostlar, konuşmamda kullandığım cümleyi aynen yazıyorum:

‘’… Bu Parti Şeyh Saitlerin, Seyit Rızaların, İskilipli Atıfların, Sorosçuların değil;
bu parti Namık Kemal’lerin, Tevfik Fikret’lerin, Ali İsmail’lerin, Abdocan’ların, Ankara’da hayatını kaybeden 11 Malatyalı arkadaşımızın, İnönülerin partisidir.
Bu parti Mustafa Kemal Atatürk’ün partisidir…’’

İşte bu cümlelerden dolayı günlerdir, hem kurultay salonunda hem de sonrasında ve halen sosyal medyada şahsıma ve örgütümüze yönelik çeşitli hakaretlere maruz kalıyoruz
Kesinlikle ve kesinlikle altını çizerek söylüyorum ki Alevi yurttaşlarımızın inancına ve etnik kökenine asla bir hakarette,bir saldırıda bulunmadım. Haddime de değil.
Aksine Aleviler bu ülkede laikliğe,demokrasiye ve Atatürk devrimlerine en çok sahip çıkan ve mücadele eden kesimlerin başında gelmektedir.
Şahsım adına, parti içerisinde, partimizin birliği ve dirliği için, karşı karşıya kaldığım her türlü haksızlık ve hukuksuzlukta susabilirim. Fakat Cumhuriyet Halk Partili liseli öğrencilerin örgütü olan Halkçı Liselilere yönelik haksızlık ve hukuksuzlara sessiz kalmam. Çünkü Halkçı Liselilere yapılan yanlış Cumhuriyet Halk Partisi’ne yapılmıştır. Çünkü Halkçı Liselilere söylenen kötü söz binlerce gencin görünmeyen ama her şeyden kıymetli olan emeğine, Cumhuriyet Halk Partisi’ni bugünlere taşıyan isimsiz kahramanlara söylenmiştir.
Kullandığım cümleler açık ve nettir.
Bir siyasal hareket hem Mustafa Kemal’e, hem de Seyit Rıza’ya sahip çıkamaz.
Mustafa Kemal antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’nın lideridir. Devrimci ve laik bir Cumhuriyet kurmuştur.
Seyit Rıza ise, feodal bir aşiret reisidir. Cumhuriyeti kabullenmemiş ve Aşiretler sistemini muhafaza etmek için isyan etmiştir.
İngiltere ve Fransa gibi emperyalist ülkelere Seyit Rıza’nın“Kürdistan Komutanı Seyit Rıza” imzasıyla yardım dilenen mektuplar yazdığı da bir gerçektir.Her sakallıyı Karl Marks zanneden bu saygısız arkadaşları biraz tarih ve politika okumaya davet ediyorum.
Benim anlatmak istediğim mesele;parti içindeki iletişim ve ilişki biçimlerinin feodal,mezhepsel ya da çıkar odaklı olmaması gereklidir.
Bizi birleştiren noktalar Atatürk devrimleri ve Kuvayi Milliye ruhu olmalıdır.
Yaşımızla ilgili söylemlerde bulunan arkadaşlara şu noktada dikkat çekmek istiyorum;
Mustafa Kemal,Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurduğunda kaç yaşındaydı?

Alevi evlerini işaretleyen gericilerin,Sivas'ta aydınlarımızı katleden Atatürk düşmanlarının cirit attığı bu dönemde sıkıca sarılmamız gereken kişi bir aşiret reisi değil, Mustafa Kemal Atatürk olmalıdır!

Daha dün parti sözcümüz sayın Selin Sayek Böke'ye yandaş medya tarafından dinsel anlamda saldırılması dahi laikliğe ve bahsettiğim yurttaşlık bilincine ne kadar ihtiyacımız olduğunu bizlere anlatmaktadır.

Değerli dostlar,bizleri eleştiri yağmuruna tutan dostlarıma sesleniyorum.

"Ayak kaydırmacılık” oynayacaklarına yaz döneminde gerçekleştirdiğimiz Halkçı Liseliler Kamplarına katılsalardı, tarih ve politik eleştiri kültürü de öğrenebilirlerdi.

Kişisel olarak elbette Seyit Rıza'yı seven sayan insanlar olabilir ancak bu sevgi,parti ideolojisiyle asla karıştırılmamalı ya da kıyaslanmamalıdır.

Atatürk ve dönemin Tunceli milletvekili Diyap Ağa’nın fotoğrafını paylaşarak, “Atatürk ve Seyit Rıza yan yanaydı” demeye getirerek şahsımı aşağılamaya çalışan cahillere ise sadece gülüyorum.

Arkadaşlar, o fotoğrafta Atatürk’ün yanında oturan Seyit Rıza değildir, Tunceli mebusu Diyap Ağa’dır. Hala şansları var, çünkü bilmemek değil öğrenmemek ayıptır.

Aşiretleri basan,insanları vurup öldüren,köprüleri yıkan,yağma seferleri düzenleyen birisinin seyitlik makamı ile ilişkisi olamaz.
Özetleyecek olursak Atatürk devrimleri ve Seyit Rıza birbirine karşı konumdadırlar.
Laiklik, her şeyimizdir. Başta Alevi canlarımız olmak üzere bütün Türkiye’nin yaşamsal zorunluluğu, her hangi bir kimliği ya da mezhebi baskın getirmekten değil, laiklikten geçiyor.

Yolumuz Mustafa Kemal’in yoludur:
‘’Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyet’i şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi değildir.’’ diyor büyük devrimci.
Ve o devrimci, Pir Sultan felsefesiyle başardı. “Dönen dönsün, ben dönmezem.” dedi.
Devrimcilik bu partinin tarihinde ve simgesinde mevcuttur.
Son söz Pir Sultan Abdal’dan:
“Koyun beni hak aşkına yanayım
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Yolumdan dönüp mahrum mu kalayım
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan”

İnadına Atatürk!
İnadına Altı Ok!
İnadına CHP!
En yukarıdan en aşağıya, bütün Cumhuriyet Halk Partisi gençliğini bu değerler etrafında birlik olmaya çağırıyorum.
Saygılarımla.

Halkçı Liseliler Genel Başkanı
Cumhuriyet Halk Partisi Üyesi
Doğukan Kurnaz